Yarın anneler günü. Hamile olarak geçirdiğimi de sayarsak, bu benim bonibonlarımla geçireceğim 4. anneler günüm :) Bebeklerimin kucağıma verildiği, mutluluktan katılarak ağladığım o anı tarif etmemin imkanı yok. Hayatıma daha önce hiç tanışmadığım bambaşka bir duygu seli girdiğini anlamıştım. Böylesine bir duygu kesinlikle kutlanmayı hakkediyor, hem de bir gün değil her gün her an!
Ayrıca, yeni öğrendim; meğer tüm dünyada son 3 senedir prematüre doğum yapan annelerin yaşadıklarına dikkat çekmek için Anneler Günü'nden 1 hafta önce "Erken Anneler Günü" kutlanıyormuş. Kutlamalara bayılan bir insan olarak bu fırsatı kaçıramazdım tabi :) Malum, ben de çoğu ikiz annesi gibi bebeklerine erken kavuşanlardanım. İşte tüm bu katmerli anneler günü heyecanıyla günlerdir bonibonların doğumunu düşünüyor, anılarımı kurcalıyorum. Unutacağımı sanmam ama her zaman yazmakta fayda var dedim ve işte...
Erken Doğum Hikayem ve Preeklempsi
Çoğul gebelikler tıbben "riskli veya riski yüksek hamilelik" kategorisinde değerlendirildiğini biliyorsunuzdur. Ben de, daha hamile olmadan önce ikiz gebeliğin olası riskleri konusunda hatrı sayılır bilgiye sahip olmuştum. Erken doğum, bebeklerdeki sağlık problemleri, yüksek tansiyon (preeklempsi), rahim ağzı yetersizliği ve nicesini göğüslemeye hazırdım. Tüm bunların bilincinde olarak, her adımımı bebeklerimi düşünerek attım, her lokmayı onları düşünerek yedim. Bütün özverilerime rağmen, 32. haftadayken muayenemde serviks (rahim ağzı)te kısalma başladığını söyleyen doktorum beni erken doğum olabileceği konusunda bilgilendirmiş ve olası bir erken doğumda bebeklerin akciğerlerinin gelişimini tamamlamış olmasını sağlamak için bir iğne olmamı önermişti. İğne vurulmak için hastaneye giderken karnımın düzenli zaman aralıklarıyla kasıldığını gördüm. Hastaneye gittiğimizde ise, erken doğum sancılarımın başladığını öğrendik. Henüz 32. haftadaydık ve bebeklerim çok minikti. Erken doğumu önlemek ve sancılarımı kesmek için 4 gün boyunca hastanede kaldım ve serum aldım. Eve döndüğümde ise yataktan çıkmamaya yeminliydim.
Çok şükür o an için erken doğum riskini başımızdan savmıştık. Fakat evde yaptığım düzenli tansiyon ölçümlerimde tansiyonumun hep yüksek olduğu dikkatimi çekti. Büyük tansiyonum 14-15 gibiydi genelde. Doktorum, heyecanlı kişiliğim, panik atak geçmişim ve daha tansiyon aletini gördüğüm anda çılgına dönen kalbim nedeniyle yükseldiğini düşünüyor, önemli bir şey olabileceğini düşünmüyordu. Kilo artışımın çok olmaması (tüm hamileliğim boyunca toplam 9,5 kilo almıştım) ve hiç ödem olmaması sebebiyle akla hiç
preeklempsi olasılığını getirmiyorduk. Yine de emin olmak adına kan tahlili yaptırmaya karar verdik. Sonuçlar yanıldığımızı işaret ediyordu, malesef preeklempsi ile karşı karşıyaydık.
O gün, 23 Eylül 2011'de tahlil sonuçlarını aldığımızda 34 hafta 4 günlük hamileydim. Doktorum beni aradı ve 1 saat içinde muayenehanede olmam gerektiğini, acil olarak bebekleri görmek istediğini söyledi. O an tansiyonum muhtemelen 20'lere çıkmıştı. O muayanehaneye nasıl gittiğimi, koca göbeğimle tüm bedenimin nasıl zangır zangır titrediğini anlatamam. Yapılan ultrasonda bonibonların artık beslenemediği ve preeklempsi nedeniyle bebeklerin zehirlenme riski olduğu, acilen doğuma alınmam gerektiğini söylediler. Hatta eve gitmeme izin verilmedi bile, hemen hastaneye gittik.
Erken Doğumda Hastane Seçimi

Erken doğum riskini öğrendiğimizden beri hangi hastanenin bebek bakım ünitesi iyi, hangi hastane erken doğum konusunda başarılı araştırıyorduk. Malum, erken doğum yapacak bir anne baba adayı için hastaneye karar vermek için en önemli kriter, erken doğan bebek yaşam oranı ve yoğun bebek bakım üniteleri. Bir bebeğin küvözde kalmasının günlük masrafı oldukça yüksek. Hele iki bebeğiniz varsa masrafınız dudak uçuklatan cinsten... Ancak elbette o anda gözünüz masraf filan görmüyor, bebeklerinizin sağlıklı şekilde doğmalarından ve yaşama tutunmalarından başka bir şey istemiyorsunuz. Tek dileğiniz bebeklerinizi sağlıkla kucağınıza almak ve hep beraber maaile evinize dönmek... Ne yazık ki çoğu hastanenin erken doğumlara ticari kazanç gözüyle baktıklarını üzülerek öğrendik. Çoğu hastane, prematüre bebekleri sağlıkları iyi durumda dahi olsa önlem amaçlı ya da gözlem yapma bahanesiyle kuvöz bakımına alıyordu. Genelleme yapmak yanlış olabilir belki ama etrafımızdaki tecrübeleri hatta kendi doktorumuzu da dinledikten sonra, anne babaların hassasiyetlerinin sömürüldüğüne ve gereğinden çok yüksek fiyatlandırmalar yapıldığını öğrendik. İşte biz de bir yandan tüm bunları araştırıyor, bir yandan da doğum yapabileceğimiz hastaneleri düşünüyorduk. Hatta bir tarih belirleyerek bir hastaneye rezervasyon bile yaptırmıştık.
Doktorumuzun bebekleri acil olarak alması gerektiğini, muayenehaneden doğruca hastaneye gitmem gerektiğini söylediği ana kadar hangi hastaneye gideceğimize tam karar vermemiştik bile. Rezervasyon (!) yaptırdığımız hastane uzak ve rezerve ettiğimiz tarih ise bir iki hafta sonra idi. Doğumu yapacak olan doktorun tavsiyesi ve hastanedeki hemşire ve doktorlar ile olan ilişkileri de önemliydi. Dolayısıyla, hem yakın oluşumuzdan hem de doktorumuzun da çalıştığı bir hastane olmasından dolayı Kadıköy Florence Nightingale Hastanesi'nde aldık soluğu...
Ve Doğum...
Valizimi bile hazırlayamadan hastaneye gitmek zorunda kalmıştım. İlk iş İzmir'deki aileme ve arkadaşlarıma ertesi gün doğum yapacağımı bildirdim. Allahtan annem bir hafta önce gelmişti İzmir'den. Bir sürü zahmet, endişe, korku, heyecanla dolu tüp bebek tedavim sonucunda nihayet anne olacaktım. Bir yandan emin ellerde olmanın verdiği güven ve rahatlık diğer yandan bebeklerimin 34+5 günlük yani prematüre olarak doğacak olmalarının getirdiği endişeler."Kuvözde kalırlar mı, ne kadar kalırlar, eve bizimle dönerler mi?" gibi binbir soru kafamda... O gece tabii hiç uyumadım.
24 Eylül 2011 sabahında doğumhaneye alındım. Yüksek tansiyonum ve heyecanım sebebiyle doktorum doğumu genel anestezi ile yapmaya karar vermişti. Ameliyathaneye girdiğimde, kafasında rengarenk boneleriyle yüzleri gülen, insana güven ve enerji veren genç doktorlar hemşireler moralimi fazlasıyla düzeltmişti. Bir yandan benimle sohbet ediyorlar, bir yandan ameliyata hazırlıyorlardı, güle oynaya uykuya daldım... İki hemşirenin yanında uyandığımda ise kendimi tutamadan, gürül gürül ağlıyordum. İlk sorum "bebekler nasıl, kuvöze girdiler mi?" oldu... Hemşirelerin "ne kuvözü? İkisi de çok yakışıklı iki oğlunuz sizi bekliyorlar" dediklerinde hormonlardan mıdır, anestezinin etkisinden midir, karnımda hissettiğim o ağrıdan mıdır bilmiyorum daha da bir coşkuyla ağlamaya başladım sonra da zaten hiç durduramadım kendimi. Tüm hatırladıklarım hep bir göz yaşı perdesi arkasından, hep flu... Hemşireyi elinde iki bebek ile kapıdan içeri girerken gördüğüm o an, hayatımın en ama en mutlu anı herhalde.
 |
Hayatımın En Mutlu Anı |
O anı öyle çok hayal etmiştim ki... Bebeklerimi kucağıma verdiklerinde ağlamaktan yüzlerini seçemiyordum ama "ne kadar küçükler" diye düşünmüştüm hatta birinin epeyce çirkin olduğunu aklımdan geçirmiştim :)) Sonradan hayretle öğrendim ki meğer kendime sakladığımı sandığım bu düşüncemi etrafımdakilerle de paylaşmışım :) Bu anestezi çok fena şeyler söyletebiliyor insana!
Anne Oldum!
1 dakika arayla önce Yaman'a sonra Eren'e ANNE olmuştum. Doğum anında Yaman bir kaç saniye nefes almakta ve ağlamakta zorluk çekmiş müdahale etmişler. Eren ise basmış çığlığı. Yaman 1.900 gr 44 cm, Eren ise 2.200 gr 47 cm idi. Küçük ama bir o kadar da güçlü ve azimliydiler. Hele Yaman tüm o küçük kırılgan görüntüsünün aksine son derece aktif ve yaşama hevesliydi, öyle ki beni beklerken kardeşinin burnunu emiyormuş :) İkisi de çok sağlıklıydılar çok şükür! 32. haftamda akciğerlerinin gelişmesi için yapılan iğne de fayda etmişti ciğerleri de gelişimini tamamlamıştı. Hiç kalmadılar kuvözde. Hep benim yanımdaydılar. Hastanemizin konforu ve bebek hemşirelerinin ilgisi öyle şımartan cinstendi ki, eve dönmek dahi istememiştim. 1 hafta boyunca hastanede kaldık, kiloları az olduğu için bebek doktorları bizi gözetim altında tutmak ve beni her konuda bilgilendirmek istedi. O 1 hafta boyunca adeta anne-bebek eğitim kursunda gibiydik. Emzirme, besleme, bebek bakımı, bebeklerin yıkanması gibi temel konularda hemşireler ve doktorlar bize gerçekten ders verdiler. Her şey harikaydı.
Ve işte 2 yıl 7 ay 15 gündür her gün şükrediyorum! Anne oldum! Doktorların deyimiyle "erken" bana göre "geç bile kalmış", tıp dilinde "düşük doğum kilosuna sahip" benim gözümde ise "minicik bedenlere gizlenmiş dev kahramanlar"dı bebeklerim. Birbirimize kavuşmak için acele etmiştik, çok da iyi etmişiz :) Şimdi tek duam bu mutluluğum daim olsun, sağlık mutluluk ve neşe hep bizimle olsun. Ve dilerim, bu muhteşem duyguyu tatmak isteyen her kadın, en hayırlı zamanda bebeklerine sağlıkla kavuşsun.
 |
Bonibonlar 1 aylık |
Tüm anneler ve anne adaylarını kutluyorum! Nice mutlu anneler günlerine...
Sevgiyle...