18 Temmuz 2013 Perşembe

İki Yaş Krizinde Bir Çocuktan Daha Korkuncu Nedir??


Tabii ki iki yaş krizindeki İKİ çocuk!!

Ben ki her "ah ben bi taneyle başedemiyorum, iki tane zor değil mi?" sorusuna "kolay değil" demiş, zor kelimesini kondurmak, yakıştırmak istememiş insanım ama şimdi bir sorun "zor mu değil mi"diye bakın neler anlatırım size!

Evet genel olarak sevgi dolu, sempatik, sosyal çocuklar bonibonlar.. Ama yaklaşık 16 aylık olduklarında ara ara sahneye çıkmaya başlayan öfkeli huysuz tavırları, şu sıralar bayağı baş rolü sırtlanmış gidiyor gibi.

Doktorların ve bilirkişilerin açıklamasına göre "2 yaş civarında çocuklar kendilerini sözel olarak da  ifade edebilmeyi başarır ve zihinsel işlevleri çok hızla gelişir. Bu dönemde kişiliklerini, bireyselliklerini de öne çıkarma ve kendilerini ispat etme çabasıyla çoğu zaman çevreleriyle inatlaşma zıtlaşma durumuna düşerler"
Ok çok güzel siz de bir bireysiniz bir kişiliğiniz var, ispat etme anlatma derdindesiniz anladık da; zıtlaşmanın inatlaşmanın da bir sınırı yok mudur?!? Bu nasıl bir kişiliktir, nasıl bir ispat çabasıdır! El kadar boyunuzla terör estirip koca koca insanları korkudan titretmek hoş bişi mi annecim?

O instagram fotolarında sevgi pıtırcığı olarak gördüğünüz, görenlerin "ah ne güleryüzlü ne sosyal çocuklar" dediği Bonibonlar var ya... Damarları bir tuttu mu (ki şu sıralar o damarlar hep tutuk) kök söktürüyorlar cümle aleme!

Yamaniko da sağlam öfke nöbetleri, inatlaşmalar yaşıyor ama o bunca zamandır kendini Romantik Prens diye yutturan Erenimo yok mu? Sakin atın çiftesi misali.... Herşeye bin itiraz, en olmadık işlere "görevimiz tehlike" edasıyla atlama hali, öfke nöbetlerine girip eline geçeni fırlatmalar, kendilerini yerden yere atmalar, kardeşi itip kakmalar  vurmalar, sabahtan akşama kadar "Eyen Eyen" diye kendi ismini sayıklayarak herrr işi kendi başına yapmaya çalışmalar!
Tipik bir öfke nöbeti! Ne o havuza taş atacakmış!
Rüzgardan etraf uçuyorken ve su buz gibiyken!

Yaman güzel güzel oyun mu oynuyor mesela... "Ay ne güzel oynuyorsun aferin sana Yamanikom" dedin mi bittin! Bir anda "Eyen Eyen" naralarıyla olay yerinde bitip kardeşinin elindeki oyuncağı kapacak, kardeşini ittirecek. Sonra kıyamet kopacak. Türlü şaklabanlıklarla başka bir oyuncağa ilgiyi çekmeye çalışacaksın yine hep aynı şey! Yaman'in oynadığı oyuncak en güzeli! Hepsiyle "Eyen Eyen" oynamalı sadece!

Bi de "su ile oynama" mevzuu var. Sabah gözünü açar açmaz "havusaaaaa, deniseeeee" diye başlayacak Sonra kahvaltı vakti mama sandalyesine oturmayı şiddetle (ciddiyim dayak yiyoruz hepimiz) reddedecek. Havuza gitmek için önce kapıların açılması konusunda bin ısrar, sonra bahçeye giden merdivenlerden inmek için bin türlü kavga, sonra her bulduğu objeyi "doink" sesi çıkartmak suretiyle havuza fırlatma ve akabinde tepetaklak havuza düşme tehlikesine rağmen objeyi alma yeniden fırlatma, sonra yavaş yavaş terlikleri çıkartma, havuz kenarına oturma vs derken... pat bir bakacaksın buz gibi havuza girmeye çalışıyorsun! Paçasından tutup, "hayır" diyeceksin, bağıracaksın, tatlı tatlı anlatmaya çalışacak, ilgisini dağıtmaya çabalayacaksın... Her türlü kase, tencere, tabağı suyla doldurup içine "doink" diyerek oyuncaklar atacaksın havuzdan uzaklaşsın diye! YOK! Bildiğin terör estirecek! Kendini yerden yere atacak!
Havuza girme taktikleri,
 "önce kenara bir yerleşip çap çap yapalım sonra nasılsa atarız bir şekilde kendimizi de annemizi de"


"Hayırları azaltın, her şeye gereksiz yere hayır demeyin" diyorlar. Tamam toleransı artırdık.  Peki ağız dolusu bir "HAYIR"ı hak eden saçma istekleri ne olacak? Mesela bizde kapılarla oynamak bir tutku! O kapılar açılıp kapanacak, hatta kuvvet gösterisi yapılacak. E tabi 1 de değil 2 tane bu cüceler. Genelde nedense biri açıyorsa, diğeri kapatmak istiyor ve o mikroskobik dört elden bir tanesi daha önce yaşadığımız olayda olduğu gibi menteşelerin oraya konmuş olabiliyor. Ya da tontiş ayaklardan bir tanesi küt diye açılan kapının altında kalabiliyor. Kapı stopperları vs gibi güvenlik araçları da canavarları durdurmaya yetmeyebiliyor. Ya da denizde kolluksuz, simitsiz anne eli değmeden yüzmek için diretebiliyorlar. E ne yapacaz bu durumda? Tabi ki sihirli sözcük "hayır"ı kullanacaz ve tata tataaa nur topu gibi bir asabi bonimiz olacak. Bağırıp çağıracak, kendini yerden yere atacak, siz kucaklamaya çalışacaksınız o pençeleriyle vahşi kaplan gibi kontrolsüz sizi tokatlayacak.

Havuzdan uzaklaşsınlar bari denize götürelim atlama riskleri yok en azından diyeceksin. İki simit, ikişerden 4 kolluk, iki kova, bilimum oyuncak, hasır, şemsiye taşıyacaksın. Minimum 3 kişi ve 2 bonibon atacaksın kendini serin sulara. Sonra o özene bezene aldığın araba şeklindeki simitlere otursunlar ve rengarenk kollukları taksınlar diye maymun olacaksın. Kumlar üstünde milletin gözü önünde basenini göbeğini saklama derdini unutup savaş vereceksin. Sonunda bir bakacaksın neredeyse omzuna kadar gelen su içinde dalgalarla boğuşan 21 aylık cüceler deniz içinde koşturuyorlar. Hadi gönülleri olsun diye sabredecek iki büklüm peşlerinden koşacaksın. Sonra "hadi artık çıkıyoruz kumlarla oynayalım" diyeceksin. Yine kıyametler kopacak "Hayırrrrr!!" Neyse bir şekilde oturtacaksın kumların üzerine kaleler, arabalar onlar bunlar derken, bir bakacaksın "bi dahaa bi dahaaa" naraları eşliğinde maymun olmuş durmadan denizden kova kova su taşıyıp kumlara döküyorsun.


Sonra biri üşüyecek (Yamaniko) başlayacak ağlamaya, kucak isteyecek, gitmek isteyecek. "Tamam" diyeceksin "hadi toparlanın gidiyoruz eve". İşte tam bu noktada Eren çıldıracak yine. Denize girmek isteyecek, kumlardan ayrılmak istemeyecek. Yine bin bir türlü şaklabanlıklar, ilgi dağıtma taktikleri, Dr. Harvey Karp'tan öğrenilen türlü taktikler...! Bir bakacaksın yine senelerdir gün yüzüne çıkartmamak için özenle kamufle ettiğin basenlerinle ve kargaşadan istifade bağımsızlığını ilan eden göbeğinle birlikte saçın başın savrulmuş 2 bonibon ve en az 3 kişilik destek ekiple eve gidiyorsun.
Oyuncak kavgasında ağlayan deniz kenarı bonileri
ve pes etmiş gülen anneleri :)



Hadi diyeceksin "havuzdan denizden uzaklaşsınlar, biraz sokağa çıkaralım". Artık öyle salına salına gezmek yok tabii! Bonibonların peşinde koşturacaksın. Her gördükleri motora binmek isteyecekler. "Hadi binsinler şimdi sokak ortasında kıyamet kopmasın rezil olmayayım" diye bindireceksin motor tepesine ikisini de. Sonra tam "bip biip vrum vrummm" yaparlarken aklına gelecek "peki nasıl inecek bunlar?" Alnında soğuk terleri hissedeceksin. Türlü taktikler düşüneceksin, indirdiğimde ağlamasın diye...

İndirmeden önce mesut halleriyle bir foto da çekmek gerek



En sonunda da banyo faslı. Biri girmek istemeyecek, biri çıkmak istemeyecek. Oturmayacaklar banyoda, musluk gözlerinin hizzasında suyu açıp kapayacaklar sen de bir iki damla su yakalasam da şunları bir yıkasam kazasız belasız diye düşüneceksin yüreğin ağzında... Çıkarken kavga, giyinirken kavga!

Günün sonunda, üstün başın sırılsıklam per perişan olmuş, komşulara verdiğin rahatsızlığın mahcubiyetinden dışarı çıkamaz halde koltuğa yapışmış "ne beceriksiz bir anneyim, ne yapacam bu çocuklarla" diye düşünürken bulacaksın kendini... Oturup çocuk gelişim kitapları okuyacak, internette sanal alemi talan edecek, büyüklerle konuşuğ taktikler edineceksin.

İşte böyle... İtiraf ediyorum: Çok zormuş iki yaşında iki çocukla baş etmek. Ki çok şükür bu çocuklar özlerinde çok sert, huysuz çocuklar değiller. Bir de öyle olsalar ne olacaktı bilmiyorum. Çok şükür bakıcı var, annem var, teyzem var, halam var, eşim var, babam var.. Yardıma koşan. Ona rağmen hepimizi perişan ediyorlar çoğu zaman. Ama geçecek bunlar ümitliyim. En azından yeni bir krize kadar bu öfke nöbetleriyle baş etmeyi öğreneceğiz hepimiz.

Neyse şimdi çocuklar uyanacak koşuşturma başlayacak. Bir sonraki uyku vaktinde de şu işe yarayan kriz yönetim taktikleriyle ilgili bir iki hikaye anlatmak niyetindeyim. Fırsat bulursam :)

Sevgiyle...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder