26 Kasım 2014 Çarşamba

Çocuksuz Dostlarıma İthafen

Bir anne olarak, bazen kendimi "fazla yüklenilmiş" hissediyorum. Çocukların hastalıkları, uyku düzenleri, kavgaları, iştahsızlıkları derken; kendim adına hiç bir şey yapamadığımı fark ediyorum. Spora ya da bir kursa gidecek, yazı yazacak, hatta kitap okuyacak halim bile kalmıyor. İşte bu zamanlarda can dostlarla bir araya gelip dışarıda olan bitenden haberdar olmak, iki laf edip kıkırdamak bana ilaç gibi geliyor.

Benim gibi anne olan arkadaşlarımın yeri ayrı tabii ama çocuksuz olup; birbirimizden çok farklı hayatlara sürüklenmiş olsak da; gündemlerimiz çok farklı olsa da vefalı olan, halden anlayan, destek olan bekar ve çocuksuz arkadaşlarım özel bir teşekkürü hak ediyorlar. Hele, çocuklu buluşmayı kabul edip, çocuk gürültüsü ve koşuşturmacasına canla başla göğüs gererek, uyku düzeni-çocuk hastalıkları-yemekleri gibi kendisiyle çok alakasız konuları ilgiyle dinleyen, yükümü hafifleten, günümü renklendiren kızkardeşim ve can arkadaşlarımın hakkını ödemem çok zor.

Çocuksuz olup bu anne muhabbetlerine maruz kalmak zor olabiliyor bazen biliyorum. Yaşıtlarım ve arkadaşlarım arasında ilk evlenenlerden olmama rağmen, evli ve çocuklu annelerle sohbet etmeye çalışmanın bir bekar için ne denli tuhaf olabildiğini çok iyi biliyorum. Benden 9 yaş büyük eşimle ilk tanıştığım zamanlarda, onun arkadaşlarının çoğu anne olmuş ve benim o zamanlardaki hayatımdan bambaşka bir hayat sürüyorlardı. Hepsini ayrı ayrı çok sevsem de, bir araya geldiklerinde oluşan gürültülü sohbetleri kafam pek almazdı ne yalan söyliyeyim :) O karmaşada kulağıma sürekli "çocuk, bakıcı, kadın, temizlik, yemek" gibi bilinmeyen kelimeler çarparken ben nezaketimi bozmadan konuyla ilgilenmeye çalışırdım :)

Zamanında benim durumumda olan, henüz anne olmamış arkadaşlarımı çok iyi anlıyorum. İşte bu yazıyı o değerli arkadaşlarıma ithafen yazmak ve onlara bıkıp usanmadan yanımda oldukları ve eski ben'i kaybetmememe sebep oldukları için teşekkür etmek istiyorum.

Kiymetlilerim


İyi ki varsınız! Can simidi görevi gördüğünüz, günümü şenlendirdiğiniz, anneliğin dışında da bir hayat olduğunu bana hatırlattığınız için çoook teşekkür ediyorum! Bunaldığım anlarda yeniden şarj olmamı sağlayan, hayatın farklı yönlerini gösteren ve  beni neşelendiren dostlarım! Cansınız! Dilerim mutluluklarımız paylaştıkça artar. Sizi çok seviyorum.


Hadi şimdi bonibonlarımın yanına dönüyorum, görüşürüzz :)



Sevgiyle...

İpek

3 Kasım 2014 Pazartesi

Erkek Çocuklarda Silah Merakı

Bonibonlara hamileyken cinsiyetlerini öğrendiğim gün, "iki erkekle nasıl başederim?" diye düşüncelere dalmış bir restoranda otururken; yanıma 4-5 yaşlarında bir erkek çocuğu geldi. Onca insan arasından neden beni seçip esrarengiz bir şekilde yanımda belirdi bilmem ama boyundan büyük ve hayli gerçekçi bir tüfeği burnuma doğru doğrultarak "dışınnn vurdum seni!" dedi. Dalgınlığımdan sıyrılarak "Ahhh vuruldumm!" diye dahil ettim kendimi oyununa. Bana sırtını dönüp annesinin yanına giderken "bu erkek çocuk oyuncakları da ne sevimsiz! Ben asla silah almam!" diye geçirdim içimden.
İlk defa geçtiğimiz yaz yani 2,5 yaşlarındayken su tabancasıyla tanıştılar. Eren gayet masumane ve afacan tavırlarla etraftakileri ıslatma peşine düşmüş ve muzip tavırlarıyla hepimizi kahkahalara boğarken Yaman'da durumun pek aynı olmadığını hissettim. O bakışlar, o nişan alma ciddiyeti, o korkutucu bakışlar... Basbayağı zevk alıyordu silahla oynamaktan! Ciddiye almadım, "çocuk işte" dedim ve gülüp geçtim.
Nişan alllllll- ateşşşşş

Eren etrafa baloncuklar saçıyorken,
Yaman kardeşine direktifler veriyor







Bir kaç gün sonra bir arkadaşlarının elinde baloncuk tabancası gördüler. Çok eğlendiklerini görünce biz de bir şekilde alma gafletinde bulunduk. Eren yine etrafa saçtığı baloncukları neşeyle patlatırken, Yaman ise karşısındakine nişan alıp kendini oyuna kaptırarak sağa sola "ateşşşş" ediyordu.








Boyundan büyük silahıyla Yaman
Zombileri yok ediyor.
Yazlıktan İstanbul'a döndüğümüzde ise çoğu alışveriş merkezlerinde bulunan o  çocuk eğlence merkezlerine gittik. Gel zaman git zaman, farkettim ki Yaman Bey'imiz jetonlu trenlere, arabalara binmek yerine silahlı bilgisayar oyunlarının karşısında Zombilere ve "kötü adam"lara ateş ediyor. Hatta eve geldiğimizde de eline geçirdiği her nesneye (küçük kağıt parçası, ekmek parçası, kurabiye ne varsa) silah muamelesi yapıp "dışınnn dışınnn" geziyor.

Üstelik hiç de kavgacı, hırçın bir çocuk olmayan; tersine, sarılmalara doyamayan, sevgi sözcüklerini ağzından düşürmeyen oğlumun bu tarz oyunlara karşı neden böylesi bir ilgisi olduğunu ve ne yapmam gerektiğini araştırmaya koyuldum. Okuduğum türlü makalelerde bir çok farklı sav gördüm. Vardığım nokta; Yaman'ın kahraman olmaya ve iyi insanları korumaya karşı bir tavrı var. Nerden ve nasıl bu bağlantıyı kurdu bilmiyorum ama silahı "güç" ve "kahramanlık" olgularıyla bağdaştırmış sanıyorum.


Erkek çocuklardaki "avcı, savaşçı" bir genetik özellikten midir, şiddete yönelten çevresel faktörlerden midir bilmem ama nedeni her ne olursa olsun, silah sevdasından vazgeçirmem gerektiğini düşünerek, taktikler araştırmaya koyuldum.

İşte Silah Sevdasından Kurtulmak için bir kaç taktik
- Önce rahat bir nefes alın; çocuğunuz silahlara düşkün diye ileride de şiddet yanlısı silah meraklısı bir yetişkin olacak diye kanıtlanmış bir şey yok. Paniğe kapılmayın :)

- Silahla oyun oynamasını yasaklamayın. Hemen hemen bütün psikologlar silahla oynamaya tamamen karşı ancak yasaklamanın da doğru olmadığını söylüyorlar. Zira yasaklanan şey çok daha cazip hale gelip, çocuğun ilgisini daha da kışkırtabiliyor.

- Çocuğunuzla konuşun. Ona "oyuncak silahlarla oynayarak eğlendiğini anladığınızı ama aslında gerçek silahların hiç eğlenceli olmadığını hatta çok tehlikeli olduğunu" söyleyebilirsiniz. Çocuğunuz oyuncak silahını size doğrulttuğu zaman "bundan hoşlanmadığınızı" söyleyebilirsiniz.

- Çocuğunuzun şiddet içeren çizgi film ve haberlere maruz kalmamasına dikkat edin.

- Gerçeğe benzeyen oyuncak silahlar bulundurmayın.

- Silahlı bilgisayar oyunlarından uzak durmaya çalışın veya çocuğunuz bu tarz oyuncaklarla oynarken onu "yüksek skor yaptığı, çok iyi nişan aldığı" gibi sözlerle yüreklendirmeyin. Hele ateş ettikçe bilet vs gibi ödül veren oyunlardan uzak tutun. (işte biz en başında tam bu noktada yanlışa düştük ne yazık ki. Yaman hedefi her vurduğunda, her ateş edip yüksek skor yaptığında ona şakşakçılık yaptık. Öyle eğleniyordu ki biz de körükledik galiba...)

- Oyun eğlence merkezlerinde silahlı bilgisayar oyunlarından ziyade diğer oyuncakları oynarken ona eşlik edin, oyununa dahil olun.

- Görmezden gelin. Çocuğunuz silah oyunları oynarken ilginizi ona yöneltmeyin. Siz onunla ilgilendikçe oyununa dahil oldukça, sizin ilginizi kazanmak için davranışını sürdürebilir.

- Birlikte oynayabileceğiniz farklı ve yeni oyunlar edinin.

- Doğru değerleri çocuğunuza aktarmayı deneyin. Uzmanlar okul öncesi çocuklarda silaha olan merakın genelde insan ilişkilerindeki "güç" kavramını çözmeye çalıştıklarını düşünüyorlar. "Kötü adam"ları yok ederek çevrelerindeki dünyayı kendilerince kontrol altına aldıkları ve güven sağladıklarını düşünürlermiş. Uzmanlar bu noktada çocuklarımızla konuşarak sorunları çözmenin çok daha zararsız ve etkili yollarının olduğunu anlatmamızı öneriyor.

- Bu şekilde konuşmak etkili olabilir belki ama ben bonibonlarla iletişimimi genelde teatral oyunlar kurarak sağlıyorum :) Tiyatro oynar gibi oyun oynuyoruz yani... Kötü adamları uzaklaştıran kahramanlar oluyoruz mesela... Ama silahlarla değil farklı yöntemlerle yeniyoruz kötüleri :) Oyunlarımızın içinde hala "silah"ı çözüm olarak kullanmak isteyen bir bonimiz var şimdilik ama onun da tez vakitte uydurduğumuz daha etkili çözümlerle  ikna edileceğini umuyorum... Polis mi çağırırsınız, kötü adamlarla konuşur uzlaşır mısınız bilmem de silahla ateş etmemeye dikkat edin derim :)


Özellikle 3-6 yaş aralığının çocukların geleceğini belirleyecek değer yargılarını edinmekte çok önemli olduğunu düşünürsek;  daha huzurlu ve barış dolu yarınlar için bize çok iş düşüyor.


Sevgiyle...