3 Mart 2015 Salı

İLK TÜP BEBEK DENEMEMİZ - NEGATİF

2010 yılının Ekim ayında, tüp bebek tedavisi konusunda bir hayli başarılı kabul edilen doktorumuzla konuştuk ve 1,5 senelik denemelerimiz sonucunda yüzümüzü güldüren bir sonuç alamadığımız için tedaviye başlamaya karar verdik. Doktoruma çok güvendiğim için ve internette sinirimi bozup aklımı karıştıracak bir sürü bilgi arasında boğulmamak adına fazla bir araştırma yapmadım. Doktorum neyi, nasıl derse o şekilde ilerleyecektim.

Daha önceki muayenelerim sırasında da, tedaviye karar verdiğimizde de doktorumuzun bize söylediği "regl olduktan 21 gün sonra tedaviye başlayacağımız" şeklindeydi. Doktorum periyodumun ilk gününde kendisini aramamı ve 21 gün sonra kontrole gidip ilaçlara başlayacağımı söylemişti. Ben de öyle yaptım. 29 Ekim 2010 tarihinde doktorumu aradım. Aynı şekilde "21 gün sonra" muayenehaneye gelmemi söyleyince teyitleşip telefonu kapattık. Ancak, hemen sonra kendisi beni tekrar aradı "İpekçim, ben tarihi yanlış hesaplamışım, sen hemen yarın gel bana" dedi.

Şaşırdık tabii ama sorgulamadan kabul ettik. Ertesi gün 30 Ekim cumartesi günü idi. Hastaneye gittiğimizde doktorumuz yoktu bile. Kendisine telefonla ulaştık. Danışmada duran görevli tarafından ilaçlarımız verildi ve doktorumuz tarafından telefonda hemen ilaçları almam söylendi. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Ama o kadar da hevesli ve heyecanlıydım ki doktor ne derse sürüklenmeye hazırdım. Hemen bir hemşirenin yardımıyla oracıkta karnıma ilk iğnelerim yapılıverdi. Pat iğneler, ilaçlar, şipşak açıklamalarla küt diye tedaviye başlamış olduk. Hemşirenin ayaküstü anlatmasıyla iğnelerin nasıl yapıldığını öğrenmeye çalıştık. Her gün aynı saatte evimin yakınındaki bir polikliniğe giderek karnıma 2 ayrı iğne yaptırıyordum. Benim gibi iğne fobisi olan biri için oldukça korkutucu gibi gözükse de, bir kaç kere gidip bir hemşireye yaptırdığım iğnelerimi, artık kendi başıma yapabilir hale gelmiştim. İğneleri her vurduğumda kucağımda bebeğimi tuttuğumu hayal ediyordum bu da bana güç veriyordu. Düzenli olarak da doktoruma muayeneye gidiyor ve yumurtaların gelişimini gözlemliyorduk.

15 gün boyunca her gün iğneleri yaptım. Gün aşırı doktor kontrolüne gittim. Her kontrolde doktorum herşeyin süper olduğunu söyleyerek beni yüreklendiriyordu. Moralim şahaneydi!!
En sonunda yumurtaların yeterince büyüdüğünü görünce, yumurta toplama aşamasına geldik.
Yumurta Toplama (OPU) Hafif bir genel anestezi ile uyutuldum ve 15 gün boyunca yapılan iğnelerle gelişen yumurtalarım toplandı. Gözlerimi açtığımda, 9 yumurta toplandığı söylendi ki bu beklenenden çok daha azdı.
Artık toplanan yumurtalar laboratuvar ortamında seçilen spermlerle birleştirilecek ve yumurtaların döllenmesi beklenecekti. Çok az da olsa yumurtaların döllenmeme olasılığından haberdardım. O yüzden heyecanla bekledim.
Ertesi gün beklediğim telefon geldi, doktorumun sesi şaşkın, üzgün ve endişeliydi. "İpekçim, 20 yıllık meslek hayatımda ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyorum. Ne yazık ki toplanan 9 yumurtadan hiçbiri döllenmedi.... 40 yaşındaki hastalarda bile nadir görünen bu durum senin gibi 29 yaşında birinde nasıl oluyor biz bile anlayamadık çok üzgünüz" dedi.
 Zaten evham delisi, hastalık hastası olan bir insan güvendiği doktor tarafından böyle cümlelere maruz kalırsa neler olun bir hayal edin! Anksiyete krizine girdim... Bir sürü soru ve endişe içindeydim. Neden benim başıma gelmişti, hiçbiri bile mi döllenmemişti, böylesine tecrübeli bir doktorun dahi çözemediği bir vaka mı olmuştum, bende başka bir sorun mu vardı, neyim vardı, ne oluyordu!?!?!?!?!?!?! Şimdi salim kafa ile düşününce, doktorun çok talihsiz bir açıklama yaptığını ve hasta psikolojisini hiçe saydığını düşünüyorum. Beni sakinleştirmeleri hiç kolay olmadı. Benim çok tepki gösterdiğimi görünce, laborant doktor da aradı.
Normalde, yumurta toplama işleminden sonra yumurta spermlerle buluşturulur ve bu işlemden 48-72 saat sonrasında da yumurtada hücre bölünmesi gerçekleşmesi beklenirmiş. 2-4-8 hücreye bölünen embriyolar ise sonrasında anne rahmine transfer edilirmiş. Ancak, benim yumurtalarımın hiçbiri döllenmemiş ve bölünme gerçekleşmemişti.
Fakat, hiç beklenmeyen bir şey oldu... Toplama işleminden 3 gün sonra, doktorum bizi yeniden aradı ve "müjde İpek müjde! Çabuk hazırlan ve hastaneye gel! Bir yumurta 9'a bölünmüş. Hemen rahme transferini yapmalıyız" dedi. Biz "o yumurta nasıl birdenbire bölünmeye karar verdi, nasıl 9'a bölünüyor, tek sayıya bölünmesi normal mi? gibi soruları hiç aklımıza bile getirmeden, uçarak hastaneye gittik.

Embriyo transfer işlemi yapıldı. Bir ucu rahimde olan uzun, ince bir tüp aracılığıyla 9'a bölünmüş embriyo, yerleşmesini ümit ettiğimiz rahmime doğru bırakıldı.

Transferden sonra o kadar dikkatliydim ki. Hamilelik testimin yapılacağı güne kadar yani 10 gün boyunca sadece yattım. Elim karnımda, dualar ederek, bırakılan embriyonun tutunmasını dileyerek, nefes almaya korkarcasına yattım!! 10 gün sonra testi yaptık. Sonuç negatifti. Dünyam yıkılmışa döndüm. Gerçekten zor bir psikoloji içine girdim. Doktorumuz yeni bir tedavi protokolüne başlayacağımızı ve bebeğimizi kucağımıza alacağımızı söylüyordu. Ağzından çıkan yüzdeler, rakamlar, şanslar, olasılıklar... hepsi rüzgar gibi kulağımda uğulduyordu. Tek bildiğim o an %100 yıkılmış hissettiğim ve eksik olduğumdu.

Sonrasında biraz araştırma yapınca ve farklı doktorlara da gidince aslında yanlış tedavi uygulandığını öğrendik. Tüp bebek tedavisinde uygulanan 2 ayrı tedavi protokolü varmış:
- Uzun Protokol
- Kısa Protokol

Uzun Protokol, genelde regl başladıktan 21 gün sonra ilaç tedavisine başlanan, daha uzun süren ve daha çok iğne yapılması gereken, genelde 35 yaş altı yumurtalık rezervi çok olan hastalara tercih edilen tedavi şekliymiş.
Kısa Protokol ise, daha ziyade 35 yaş üstü olan ve yumurtalık rezervi az olan kadınlara uygulanan bir tedavi şekliymiş. Daha kısa süreli ve daha az ilaç almayı gerektiren bir alternatifmiş.

Sonradan anladım ki, doktorum bana en başında uzun protokol uygulamayı planlamış, sonra bir anda fikrini değiştirerek kısa protokole karar vermişti. Oysa ben uzun protokole uygun bir adaydım. Yani sadece 29 yaşındaydım ve yumurtalık rezervimde hiç problemim yoktu. Fakat uzun protokolde, adet başlangıcından 21 gün sonra muayeneye gidip ilaç iğne tedavisine başlamam gerekiyordu ve sonradan farkettim ki, o 21 gün sonra "bayram tatiline" denk geliyordu. Yani, büyük bir ihtimalle; doktorum tatil programını bölmemek adına, bir an önce olsun bitsin diyerek beni, aslında bana hiç uygun olmayan bir tedaviye sürüklemişti. Ayrıca, ben çok yaygara kopardığımdan mıdır nedendir bilmem, tek bir sayı olan 9'a bölünmesiyle zaten son derece sağlıksız olduğu aşikar bir embriyonun transferi yapılmıştı. Sonucun negatif olacağı belki de başından belliydi.

Kısaca, doktorumun tatili değil ama benim hayallerim altüst olmuştu...








Bir Hamile Olamayış Hikayesi

Bonibonlar tam zamanlı okula başladığından beri evde elimi sürmediğim yer, karıştırmadığım tozlu raf kalmadı :) İşte az önce de, taşındığımızdan beri açmadığım bir kutunun içinde tüp bebek tedavimden, bonilerin doğumuna dek yazdığım günlüğümü buldum. Noolur ne olmaz internet ortamına taşıyayım da bonilere hatıra kalsın ve aynı yoldan geçen anne adaylarının heyecanlı kalplerini yatıştırsın, ellerinden tutsun diye her sayfayı bloga geçirmeye karar verdim.

Tüp Bebek Tedavisine Başlamadan Önce:
Bebek sahibi olmaya karar verdiğimizde, bu denli zahmetli ve çalkantılı zamanlardan geçeceğimizi hiç düşünmemiştim. Ben kendimi bildim bileli anne olmak istedim. Gözlerimi kapatır çocuklarımla oynayacağım oyunları, danslarımızı düşünür neşelenirdim. Evlendikten sonra bana kalsa hemen anne olmak niyetindeydim :) Hadi eşim gezmek istese, keyif yapmak istese... en fazla 2 sene bekleyecek ve hamile kalacaktım. Hatta 1 değil, 3 çocuğum olacaktı. Hele bir ikizim kesin olacaktı. Ortaokul lisede gittiğim falcılar öyle söylemişlerdi, hepsi mi yanılacaktı? Zaten, ikizi olan kocayı da bulmuştum :) İşim kolaydı... Ama hiç de öyle olmadı işte!!!

Bebek kararını gündeme aldıktan sonra her ay heyecanla bekliyor, herhangi bir değişiklik var mı diye kendimi dinliyordum. Süreç 4 ay kadar uzadıktan sonra doktora gittim. Herhangi bir terslik yoktu görünen. Doktorum yumurta takibi yapmamızı önerdi.

Yumurta takibi öncesinde benim hormon tahlillerim yapıldı herhangi bir sorun gözükmedi. Ve yumurta takibine geçtik.

Bu aşama, bebek sahibi olmak yolunda alınabilecek ilk ve en basit yardım. 2 günde bir doktor kontrolünde, ultrason ile muayene edilerek yumurta gelişimi izleniyor. Ovulasyon (yumurtlama) gerçekleşiyor mu, çatlıyor mu doktor onları gözlemledikten sonra, bebek için "verimli" zamanlar öğreniliyor. Akabinde de malum... :) Ev ödevinizden pozitif sonuç almak için dua ediyorsunuz. Doktor yumurtlamaya yardımcı bazı ilaç takviyeleri veriyor bazen. Bu sayede de nur topu gibi "elverişli" yumurtalarınız oluyor. Hatta normalde her ay genelde 1 adet yumurta üretiyorken bu ilaçlar sayesinde birden çok yumurta üretebiliyorsunuz ve bu da çoğul gebelik şansınızı (risk demiyorum) çoğaltıyor. Bu aşamada ben ikiz olsun diye bolca dua etmiştim :)))

1 seneye yakın doktora gitmeden sonuca ulaşamamış olup üzerine de 5 ay kadar yumurta takibi ile de sonuç alamayınca daha ileri tetkikler yapılmasına karar verdik. Doktorumun bana izah ettiğine göre kısırlık taramasında 3 ayaklı bir araştırma yapılırmış:

- Hormon tetkikleri (yumurtlama fonksiyonları inceleniyor)
- Spermiogram (sperm testi ile sperm fonksiyonları inceleniyor)
- Rahim Filmi (HSG- tüplerin ve rahmin fonksiyonu inceleniyor)

Biz bu testlerden sırasıyla geçtik. Hormon testlerimi başarıyla geçtim, yani herhangi bir sorunumuz yoktu. Eşim de kendi testinden pekiyi ile geçti. Son aşamada yani rahim filminde öğrendik ki rahime giden sağ tüp de herhangi bir sorun yokken, sol tüpüm tıkalıymış. Bir tüpün tıkalı oluşunun doğal yollardan hamile kalmayı tamamen engellemese de, şansı %50 oranında azaltabilen bir etken olduğunu söyledi doktorumuz. Yani tek burun deliğiniz tıkalı olsa da nefes almaya devam etmek gibi bir şey. Yol tamamen kapalı değil ama arızalı işte :)

Yumurta takibinden sonra genelde önerilen diğer yöntem ise aşılama yani inseminasyon. Bu yöntem, aslında sperm ve yumurtanın doğal yöntemle buluşmasının müdahale edilmiş hali. Yani baba adayından alınan, laboratuvar ortamında seçilen ve yıkanan sperm örnekleri bir borucuk (katater) yardımıyla direkt olarak anne adayının rahmine bırakılır. Bu sayede, spermlerin işi bir nebze kolaylaşmış olur ve tüplere daha yakın bir yere bırakılan spermlerin yumurtaya doğru gitmeleri kolaylaştırılır. Fakat biz bu yöntemi direkt olarak eledik, çünkü bırakılan spermlerin yumurtaya gidiş yolu (yani bir tüp) kapalıydı :) Yol kapalı olunca hedefe ulaşmak da pek kolay olmayacaktı. Biz de direkt tüp bebek tedavisine geçmeye karar verdik.