12 Mayıs 2015 Salı

Bakıcı Seçimi 101

Bildiğiniz üzere, çalkantılı bir bakıcı değişim sürecinden geçtik. Bonibonlar çok sevdikleri 1,5 yıllık bakıcı ablalarından ayrıldıktan sonra yerine gelen kimseye ısınamadılar. Şu geçirdiğimiz 1 ay boyunca sayısız ajans görüşmesi yaptım. Neler aradığımı, neye ihtiyacım olduğunu, neyi asla istemediğimi, vaziyetimizi anlatan cümleleri son hızla anlatabilecek kıvama geldim. Bir ikiz annesi olarak, yeni mezun bir insan kaynakları asistanından hallice olabilirim mesela.

Sonuç olarak hem şans, hem haftalardır süren arayışlarım sonucu sanki şu an aradığım bakıcı ablayı bulmuşum gibi hissediyorum. Gerçi ilk haftadan pek bir şey anlaşılmıyor ve her an her şey olabiliyor biliyorum ama yine de şu an için elimde gözünden yaraladığım bir turna kuşu var gibi gözüküyor. Aman maşallah diyeyim.

Bu aşamaya gelip rahat bir oh çekince dedim ki, şu bakıcı mevzuuna bir kaç önemli taktik paylaşarak son vereyim. (İnşallah.) Buyrun:

Bakıcı Adaylarıyla Görüşürken Dikkat Etmeniz Gerekenler:
İşte en önemli nokta; size uygun olduğu söylenen bir bakıcı adayıyla bir araya geldiniz. O kendini anlatacak, siz derdinizi anlatacaksınız. Peki hangi can alıcı soruları sormalı, nelere dikkat etmelisiniz. Herkesin aradığı, beklentileri başka tabii ama benim işime yarayan taktikleri paylaşayım:
  1. Sözü önce karşı tarafa verin. Kendini kısaca anlatmasını isteyin.
  2. Güleryüzlü ve iletişime açık olmasına dikkat edin.
  3. 
    Yeni ablamız Gülmira
    ile hamurumuz tuttu
    Deneyimlerini öğrenin. Mutlaka referans isteyin. Verdiği referansın doğruluğunu kontrol edin. Sosyal medya ve internet ortamı sağolsun, size verilen isim-soyismi Google Amcaya bir sorun. Referans ile görüşürken, aday hakkındaki artı ve eksileri sorun. Malum, her aile birbirinden farklı, bambaşka kültürler, hayat tarzları ve yapılar var. Konuştuğunuz referans kişinin beklentileri ve sizinkiler aynı olmayabilir, onun iyi dediği şey sizin için iyi olmayabilir. Olabildiğince ayrıntılı konuşarak, satır aralarını okumaya gayret edin. Sosyo kültürel olarak sizinkinden çok da uzak bir aile olmaması daha avantajlı bir durum.
  4. Ayrıntılara önem verin. Ufak ipuçlarını okuyun. Biraz hastalıklı bir durum gibi gözükebilir ama çaktırmadan ellerinin temizliğine, üst başının temizliğine, kıyafetine, oturmasına kalkmasına bakmanızda fayda var bence.
  5. Deneyimli olmasına dikkat edin. (Sizin için önemli bir kıstas değilse başka tabii)
  6. Neden çocuk bakmak istediğini öğrenin.
  7. Naçizane fikrim, gerçekten çocuk bakmak isteyen biri olmasına dikkat edin. "Temizlik de olur, hasta bakıcılığı da olur, ne iş olsa yaparım"cılardansa, gerçekten sevdiği ve istediği için çocuk bakıcısı olmak isteyen birinin performansı ve motivasyonu aynı olmuyor.
  8. Aynı ev içerisinde yaşayacağınızı düşünerek, evin diğer işlerine de yardım edip edemeyeceğini sorun. Bazıları görev tanımı olan çocuk bakıcılığı dışına çıkmıyor ve bir havlu ütülemeye bile yanaşmıyor örneğin. Sizi bilmem ama ben çocuklar okulda ya da uyuyorken odasına kapanıp, başka bir şey rica ettiğinizde surat asan biriyle pek yapamıyorum.
  9. Evinizde çok sık karşılaştığınız bir durumu anlatın ve "bu durumda siz ne yapardınız" sorusunu patlatın! Örneğin, "çocuklar oyuncak kavgasına tutuştu, kavga kıyamet havada uçuşuyor, ne yaparsınız" gibi...
  10. Daha önce çalıştığı işte gününün nasıl geçtiğini, neler yaptığını sorun.
  11. Siz bir günlük rutininizi anlatın. Neler yapıyorsunuz, nerelerde tıkanıyorsunuz, zorluk yaşıyorsunuz... Kolay yanları kadar zor yanlarını da mutlaka aktarın. Çizdiğiniz tablonunun onun gözünden nasıl gözüktüğünü sorun. Bazıları zaten bu durumda "kem küm" etmeye başlayarak rengini ele veriyor.
  12. Sizin için önemli konuları unutmayın. Örneğin, izin meselesi, seyahat edip edemediği, gece uykusu ve elbette maaş gibi önceliklerinizi açıklığa kavuşturun.
Gülmira Ablamız


İşte böylee... Tüm sorularınızı sordunuz, içinize sinen biriyle maaş ve diğer ayrıntılarda anlaştınız, işe başlayacağı güne karar verdiniz. Herşey tamam bakıcı bulma faslı sona erdi olmuyor tabii, eminim siz de biliyorsunuzdur. Görüştüğünüz insan, evde çocuklarlayken bambaşka olabiliyor.

10-15 günü bir deneme süreci olarak düşünün. Bu süre zarfında herkesin önem verdiği konular, dikkat ettiği hususlar ayrı olacaktır muhakkak. Ben ise bakıcı işe başladıktan sonra şu konulara dikkat ediyorum:



- Her anlamda eli çabuk, hızlı biri mi? Her ailenin kendine özgü bir ruhu, bir karakteri var malum. Örneğin bizim ev coşkusu, koşuşturması, enerjisi çok yüksek bir ev... Öyle mıy mıy mıy konuşan, ayaklarını yere sürüyerek yürüyen, ağır haraket eden birine dayanamıyoruz. Evin temposuna ayak uydurabilecek, pratik, coşkulu, hareketli biri olmalı.
- Coşkulu ve enerjik mi? Bonibonlar da kendileri gibi oyuncu, coşkulu ablaları seviyorlar... Kendileriyle aynı dili konuşamayan ablalar ne kadar iyi olursa olsun bonibonların beklediği o enerjiyi coşkuyu veremezse sonu ayrılık oluyor.
- Çocuklara yaklaşımı nasıl? İletişimi kuvvetli mi? Bence bakıcı anne karakteriyle çok zıtlaşmayan, çok farklılaşmayan biri olmalı. Siz şefkatli, yumuşak biriyseniz sert, kuralcı biri evde tutarsızlık yaratacak, çocukların aklını karıştıracaktır. Dolayısıyla, tarzı size yakın ya da bunu öğrenmeye yatkın biri ile devam etmelisiniz. Çocukları oyalayabiliyor mu? Oyun üretebiliyor mu? Dikkati açık mı? Bir dediğinizi bir kaç kere hatırlatmak zorunda bırakıyor mı? gibi gibi
- Eli gözü sürekli telefonda mı? Amannnnnn dikkat!
- Sürekli para sıkıntısından bahsedip avans istiyor mu? Ben artık bunlara da tahammül edemiyorum. Daha çalışmaya başlayalı 3 gün olmuşken avans isteyenlere de dikkat edin derim.

Bu liste uzadıkça uzar. Sonuç olarak kimse çocuğunuza sizin baktığınız gibi bakamaz orası tartışmasız bir gerçek. Fakat bazılarımızın hayatında bakıcı da bir gereklilik, hatta bir zorunluluk... En doğru bakıcı ile çalışmak biraz da şans işi. Ama yine de seçiminizi yaparken bu takım taktikleri kullanmak faydalı olabiliyor.Elbette herkesin kendine özgü dikkat ettiği kuralları, öncelikleri vardır. Peki siz genel değerlendirmenizi yaparken nelere dikkat ediyor, hangi kriterleri önemsiyorsunuz? Belki benim de gözden kaçırdığım ama kulağıma küpe yapmam gereken taktikler vardır...



Dilerim yolunuz hep iyilerle kesişsin. Sevgiyle...

İpek


7 Mayıs 2015 Perşembe

Panik Yok

Bonibonlar adıyla instagramda bir hesabım var belki biliyorsunuzdur. Bir nevi günlük gibi kullandığım, benimkilerin bonibonluklarını paylaştığım... Çoğu benim gibi anne olan takipçilerimle çocuklarımızın hikayelerini paylaşıp, annelik sürecinde yoldaşlık ediyoruz birbirimize...

Geçenlerde bir takipçim "İpek Hanım ne kadar paniksiniz hayata karşı... Biraz sakinleşseniz..." diye bir yorum yapmış bana. Şaşırdım. Ben kendimi hiç de panikteymiş gibi filan hissetmiyorum ama oradan bakınca öyle mi gözüküyorum acaba? Hani benim gibi anne arkadaşlara dert yanıp, yaşadıklarımı aktarırken bazı ayrıntıların komiklikliğini yansıtabilmek adına hafiften abartıyorum ya... İşte onlar yanlış mı anlaşılıyor acaba? Acaba gereksiz yere insanları korkutuyor muyum farkında olmadan... İşte şimdi aldı mı beni bir panik?!?

Gün geçtikçe kolaylaşacak diye ümit edip, zorluklarından yakındığımı duyunca hayal kırıklığına uğrayan, bana dert yanan anneler var bir de. Vallahi niyetim korkutmak değil. İşin özü şu, malum bakıcımız gitti, düzenimiz bozuldu ve normale göre "yaramazlığı" bol kepçeden kaçan bonibonlarla bazen biraz zorlanıyorum tabii. E normal herhalde. Ama yine de çok eğleniyorum ben! Vallahi eğleniyorum. Bardağın eğlenceli yanından bakarsanız, gülecek çok şey var aslında.
Diyeceğim o ki bozmayın moralinizi... Zorlaşmıyor ama boyut değiştiriyor. Kendini ifade etmekle kalmayıp fazlaca muzur bahaneler üretebilecek kadar dilimize hakim iki afacanla hergün yeni maceralar yaşıyorsunuz.

Kısaca, panikte olduğum filan yok meraklanmayın gayet iyiyim, çok yoruluyorum evet ama çok da eğleniyoruz biz. Minik ve komik ayrıntıları farkettikçe sizle paylaşmak istiyorum, maksadım benimle benzer durumları yaşadığını tahmin ettiğim ve çoğu zaman sinirleri yıpranan annelere bir doz gülümseme verebilmek. Çoğu zaman ağlanacak halimize beraber gülmemizi sağlamak. Ama yine de bundan sonra, olası yanlış anlaşmaları engellemek adına daha açıklayıcı olacağım söz!

Ve hemen taze taze yaşadığımız bir bonibonluğu aktarayım size bitirirken...

İşte korkunç Yaman

Yeni bir bakıcı başladı. Yaman kendisiyle bir türlü anlaşamıyor. Sürekli azarlıyor kadıncağızı, her fırsatta tersliyor.
Geçen akşam bir baktım Yaman kadıncağıza bağıyor:
"Hayır sana oradan çıkmayacaksın dedim!!Açma şu kapıyı!!!!"
Hayırdır ne oldu diye gidip bakayım dedim. Yaman ortada kahraman edasıyla geziyor.
"Abla nerde Yaman?"
"Bilmiyorum!"...
"Nur Hanııım?! Nur Hanıııım nerdesiniz?"
Sıkı sıkıya kapanmış tuvalet kapısının ardından sesi geliyor "Burdayıııııım"
"Haydaaa ne işiniz var orada Nur Hanım? Niye çıkmıyorsunuz?"



Neymiş ellerini yıkarken yardım etmek istemiş Yaman Beyimiz kızmış, ceza vermiş... Kadıncağız da bildiğin itaat etmiş bacak kadar çocuğa! Kapı kilitli filan da değil ha! İstese açar ama öyle bir korkuyor ki Yaman'ın tersinden, kapı mühürle kapatılmış gibi dokunmuyor bile... Kendini sevdirmek istiyor kadıncağız, tersleşmek de istemiyor ya... Öööyle kapı arkasında bekliyor yavrum...

İşte böyle... Zorlansanız da, çıldırsanız da gülümsemenizi sağlayan, size enerji veren o annelik yanınız hiç eksilmesin...

Bir takım bonibonluklar peşinde
 Sevgiyle...

İpek

1 Mayıs 2015 Cuma

Giden Bakıcının Ardından

Daha önceki yazımda da anlattığım gibi, bakıcımızın yalan söyleme alışkanlığı ve bazı alışıla gelmişin dışındaki hayat alışkanlıkları sonucu bir kaç kez yollarımızı ayırmayı düşünmüştüm ama bonibonlar kendisine çok alıştığı için, gidişinin ardından yaşayabileceğimiz sıkıntıları düşününce hep vazgeçmiştim. İşine son vermek yerine kendisiyle konuşarak düzelebileceğini ummuştum. Öyle olmadı.
Belki çok daha önce vermiş olmam gereken işten çıkarma kararını verdikten sonra o gözümde büyüyen kaçınılmaz son kucağıma düşüverdi; ayrılık sendromu.

İşten çıkartmaya karar verdiğimde, aslında ne bir bakıcı görüşmesi yapmıştım, ne aklımda bir bakıcı adayı vardı... Tek bildiğim bu kadını göndermem gerektiğiydi. Daha önce çok alıştıkları bakıcılarından ayrıldıklarında yaşadıklarımızı da düşünerek başımıza gelmesi muhtemel şeyleri düşünebiliyordum. Şimdi herhangi potansiyel bir ayrılık acısıyla mücadele etme ve bonibonları en az hasarla bu süreçten çekip kurtarma vaktiydi.


Acıklı, ağlak bir veda sahnesine izin verme! 
Bakıcımızı işten çıkardığım gün, aslında izin günüydü. Normal bir izin gününde olduğu gibi hazırlanmış evden çıkmak üzereyken bombayı patlatıverdim. "Maya, sen bu hafta 1 gün değil 4 gün izinlisin. Son yaşanılanlardan sonra sen bir kafanı topla düşün... Hatta istersen git iş bak. Ben de bu sırada çocuklarla yalnız kalmak istiyorum." dedim. Sonra da her izin gününde olduğu gibi bonibonları okula bırakırken onu da durağa bıraktım. Yolda giderken kendisini yalanlar söylemeye ajansının ittiğini, ikiz annesi olduğunu ve daha önce ikiz baktığını söylerse işi daha kolay alacağını düşündüğünü söyledi... (ah bu ajanslar zaten!!! Onlar ayrı hikaye) Öpüşme meselesini de yine inkar etti. Bonibonlar ablalarının izne çıkacağını ve ertesi gün döneceğini düşünerek sıradan bir "güle güleee" ile kendisini uğurladılar. Böylece, öyle film sahnesi gibi ağlak bir durum olmadı! Bu sahneyi de böylece çektik, oyuncuları evlerine ve okullarına gönderdik.


İki tatlı yaka iğnem ve zaptedilmiş ben

Gelecek sorular karşısında kıvırma, anlayacakları bir dilde ama doğrularla konuş!
Ertesi gün ablalarının dönmediğini anlayan bonibonlar kafalarında deli sorularla karşıma dikildiler.
"Nerde?"
"Maya kendi evinde... Tatil yapıyor. Kendi oğlunu da çok özlemiş o yüzden biraz onunla vakit geçirmek istedi."

"Neden?"
"Biliyorsunuz o bana yardımcı oluyordu size bakmak ve ev işleriyle ilgili... Onun da işi bu! Ama son zamanlarda bazı hatalar yanlışlar yaptı, bana yardım etmedi, bazı yalanlar söyledi... O yüzden kendi evine gönderdik. Tatil yapsın, kendine gelsin"

"Ne zaman gelecek?"
"Gelmeyebilir,  gelmek de zorunda değil zaten... Onun gerçek evi burası değildi biliyorsunuz. Herkes kendi evinde olur. Burası bizim ailemizin evi, o yüzden biz buradayız. Hep beraberiz! Ne şanslıyız değil mi?"

İnsanlara güvenlerini sarsma!
Çok sevdikleri bir insanın gidişinin ardından, çocuklar haliyle bir güvensizlik, bir hayal kırıklığı içine giriyorlar. İlk ayrılık acısını 2 yaşlarındayken 1 senelik çok sevdikleri ablaları gidince yaşamışlar ve uzun bir süre etkisini yaşamışlardı. Gece uykularından en az 5 kere "anneeeaa" diye çığlık çığlığa uyanıyorlar, beni bütün gece yanlarında istiyorlar ve benim de ablaları gibi gitmemden besbelli büyük bir korku yaşıyorlardı. Çok zor geçen o ilk deneyimimizde uzun bir süre iki büyük boy yaka iğnesi ile geziyor gibiydim. O zaman anlattıklarımı anlamaları yaşları itibariyle kolay değildi ama şu an 3,5 yaşındalar işimiz daha rahat. Ve işte o en can alıcı soru geldi:
"Neden gitti? Bizi sevmiyor muydu?"
"Sizi çok seviyordu, hala da çok seviyor... Ama kendi oğlunu çok özlemiş. O da bir anne ve benim sizi sevdiğim kadar çok o da oğlunu seviyor. Ama sizi de hep sevecek."

Geceleri hala çok sık uyanıp beni yanlarında istiyorlar ve
çareyi ikisini birden yanıma almakta bulabiliyorum bazen.
Onun hakkında konuşmalarına herhangi bir yasak koymadık, fotoğraflarına bakmak isterlerse bakmalarına izin verdim. Zaten çok kısa bir sürede adapte oldular ve hiç beklediğim gibi bir "Maya krizi" yaşamadık. 

Aile kavramını güçlendir, bağları pekiştir!
Biz evimizde çalışan bakıcı ve yardımcımıza kendi ailemizden gibi davranmayı tercih edenlerdeniz. Özellikle yatılı bakıcımızla, aynı evi sabah akşam paylaştığımız için bir süre sonra iyice ailenin bir parçası gibi oluyorlar haliyle. Fakat pedagogumuz bu süreçte çocukların gerçek aile kavramını da bilmelerinin zorluğu atlatmakta yardımcı olacağını söyledi. Biz de fırsattan istifade verdik coşkuyu aileye! Aile resimleri çizdik! Birbirimizi ne kadar sevdiğimizden daha da çok bahsettik. Birbirimize sahip olduğumuz için şükrettik! Nazikçe "anneniz babanız yanı başınızda duruyorken sizi bu kadar seviyorken, gidene ne üzüleceksiniz kuzucuklarım! Annenizi sevin! Kimseyi takmayın" dedim :)

Gelecekteki gelinime not: oğlumla arama girme gelin :) Benim yerim hep ayrı! Şaka yaptım şaka! Hadi uzatma da öp bakiim annenin elini!

Birebir geçirdiğin vakitleri artır, iç dünyasını dökmesine fırsat ver!
Bir süredir pedagog gözetiminde "oyun terapisi"ne devam ediyoruz. Pedagogumuz bu süreçte çocuklarla birebir vakit geçirmemin ve oyun oynamamızın öneminden bahsetti. Ben zaten çocuklarıyla fazlaca oyun oynayan bir anneyimdir, yani öyle sanıyordum. Fakat yanlış tarzda oyun oynuyormuşum.
 Ben de çoğu anne gibi oyuna fazlaca dahil oluyor, hatta oyunu kendim kuruyor, onları eğlendirmeyi hedefliyordum. Oyuncakları kendim önlerine koyuyor, konuşturmaları ve canlandırmaları yapıyor, onların da bana eşlik etmelerini bekliyordum.
Oysa, çocuğun önüne bütün oyuncak seçeneklerini sunmalı ve kendisinin seçim yapmasına izin vermeli ve oyun boyunca çocuğun önderlik etmesini, oyun kurmasını sağlamalıymışız. Aktif bir rol edinmektense, oyun boyunca pasif bir şekilde çocuğun izin verdiği ölçüde oyuna dahil olmalıymışız.
Annenin yapması gereken, çocuğun kurduğu oyunu izlemek ve oyun aracılığıyla çocuğun dışa vurduğu iç dünyasını okumak mış. Öyle geri planda kalmak hiç de kolay değilmiş bu arada, insan sürekli müdahale etmek istiyor ama ancak bu şekilde çocuğun iç dünyasında neler olduğunu görebiliyormuşuz.

Oyun oynarken, sadece çocuğun dünyasında neler olup bittiğine tanık olmakla kalmıyor, ayrıca çocuğun içindeki öfke, stres, endişe gibi düğümlerin dışa vurularak çözülmesini sağlanıyormuş.

Bakıcıdan ayrıldıktan sonra içlerinde hissettikleri güvensizlik, endişe ve korkuları kendi kurdukları oyunlar sayesinde özgür bırakmalarını izliyorum fırsat buldukça. Ve bunun gerçekten faydalı olduğunı görüyorum.

Yeni gelecek bakıcı ile mucizevi bir anlaşma bekleme!
Bakıcının gidişinden bir hafta kadar sonra yeni bir bakıcı bulduk. Tabii ki hemen kabul etmediler, hala da etmiyorlar çoğu zaman. Bir mucize de beklemiyordum zaten, bir anda pat diye hiç tanımadıkları bir insana teslim olmaları mümkün değil. Üstüne gitmemek ve sabırlı olmak en doğrusu.
Yeni bakıcı işe başladığında en az 1 hafta boyunca, çocuğun birebir ihtiyaçlarıyla sadece anne ilgilenmeli imiş...Tuvalet, banyo, uyku, yemek gibi. Biz de öyle yaptık, hala da o şekilde devam ediyoruz. Bakıcı ablamız ise onlarla sadece eğleniyor! Oyun oynuyor! Birlikte bolca gülüyolar. Bakıcı abla bonibonların güvenlerini kazandığında ben de üstümdeki yükleri biraz biraz devredeceğim inşallah. Şimdilik özellikle benim için bir hayli zorlayıcı bir süreç yaşıyoruz ama herşey giderek normale dönüyor, aradaki buzlar erimeye başladı bile!

Bakıcı seçimi de çok önemli tabi, yeni bakıcı ne kadar iyi olursa bu süreç de o kadar kolay geçiyor. Bakıcı seçiminin püf noktalarından da ayrıca bahsedeceğim :)

Sevgiyle...


İpek
Her zorluğuna rağmen, çifte evlat sevgisi ve ilgisi için ne kadar şükredilse az!